Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BRÜKSEL LAHANASINI NE KADAR TANIYORSUNUZ?

Son yıllarda farklı isimlerde bir çok yeni sebze meyve görür olduk. Önceden sadece belli marketlerin raflarında ufacık bir poşetin içinde oldukça pahalı olan sebzeler ve meyveler şu anda her hafta evinizin arkasında kurulan pazarda kilo kilo serili şekilde önünüze çıkıyor. Ben eskiden beri hafatlık pazarları severim ve pazarlarda gezerim. Mesleğim dolayısı ile pazarda çıkmış sebze meyvelere bir göz atarım. En bol ne var? Hangisi ucuz hangisi daha pahalı? Boyutları ne kadar? Çeşitleri nasıl? Hepsine göz gezdirmeye çalışırım. Bu hem çok keyifli hem de diyet yazarken işimi çok kolaylaştırıyor. Yalnız bu yazıda özellikle Brüksel lahanasından bahsetmek istiyorum. Birkaç yıl önce markette minik kaplarda olan Brüksel lahanası şimdilerde pazarlarda sere serpe satılıyor. Türkiye bu lahana türü ile fazlaca haşır neşir oldu bile. Sanırım bu sebzeyi şuanda bilmeyen yoktur.  Brüksel lahanası turpgiller familyasındandır. Büyük lahanada olduğu gibi kükürt içeriği oldukça yüksek bir sebze. Yani p...

KARANFİL SADECE KOKUDAN MI İBARET

Karanfilin tadını kokusunu bilmeyen var mıdır bilmiyorum. Balığın ardından karanfil çiğneneir, tatlılara, aşureye, kompostolara karanfil atılır, bitki çaylarına ve siyah çaya karanfil eklenir. Yani yeme içme kültürümüzde bol bol kullanılan bir aromatik madedir karanfil. Peki karanfil sadece lezzet katmak için mi kullanılır? Faydaları nelerdir?  ·          Karanfile özgü koku ve tat, içinde bulunan “eugenol” adlı bileşikten gelir. Bu uçucu bir yağ türüdür. ·          Karanfilin anavatanı Endonezya’dır. Ancak dünyanın her köşesinde yoğunlukla kullanılır. ·          Kuvvetli antiseptik ve analjezik bir besindir. Özellikle çaylar ile birlikte demlenmesi gribal enfeksiyonlarda ve boğaz enfeksiyonlarında fayda sağlar. ·          Gaz söktürücüdür. Özellikle emziren kadınlarda demlenmiş olarak içildiğinde veya çiğnendiğinde gaz gid...

KEFİR VE BAĞIRSAK SAĞLIĞI

Bağırsaklarımızda var olan yaklaşık 100 trilyon kadar bakterinin içinde yararlılar da var, zararlılar da. Yararlı bakteriler bağırsağımızın iç yüzünü koruyup, bize faydalı vitaminleri üretiyorlar. Zararlılar ise bizi hasta etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. İşte probiyotiklere tam da bu aşamada ihtiyaç duyuluyor. Eğer bağırsaklarımızda yararlı bakteriler sayıca ve işlevce zararlılardan üstün olduğunda bağırsak sağlığı korunmuş oluyor. Bu sebeple yararlı probiyotik bakterilerin bağırsaklarımıza bolca yerleşip orada üremelerini istiyoruz.  Probiyotik canlı bakterilerin bağırsak içinde yeterli besini bulup üremeleri ve orada yaşayabilmeleri gerekir. Probiyotik bakterilerin besinlerine prebiyotik denir.   Bir besinin içinde hem pre hemde probiyotik var ise bu besine SİNBİYOTİK   besin denir. İşte kefir tam anlamı ile sinbiyotik bir besindir.  Probiyotik besin kaynaklarının en kuvvetli olanı kefirdir. Günlük 1 su bardağı kefiri düzenli içtiğimizde bağırsakl...

D VİTAMİNİNİZ EKSİK OLMASIN

Türkiye güneş ülkesi. Ancak buna rağmen sadece güneş sayesinde elde ettiğimiz D vitaminimiz yetersiz. Her ay ortalama 450 - 500 görüşme yapıyorum ve diyet programı başlatmadan önce mutlaka d vitamini tahlillerine baktırıyorum. Ve şaşılacak şekilde d vitamini eksiklikleri ile karşılaşıyorum. Bu vitamin o kadar önemli görevleri olan bir vitamin ki bebeklikten yaşlılığa kadar vücudumuzdan eksilmesi hiç istenmez. Başta kemik sağlığı ve bağışıklık sistemi olmak üzere bir çok sistemi etkileyen bir vitamin. Yeterince güneşlenmemek, yaş ile birlikte cildimizde d vitamini sentezinin azalması veya sürekli güneş koruyucu kremler sürmek, kapalı ortamlarda uzun süre bulunmak d vitaminimizi azaltıyor. Yaş ile birlikte bağırsakların yaşlanması kalsiyum emilimini azaltıyor. Yaş ile birlikte böbrek yaşlanması ise d vitamininin aktif hale dönüşmesini engelliyor.  Kadınlarda menapoz ile birlikte de östrojen hormonu seviyesi düşünce kemik erimesi riski d vitamini eksikliği ile birlikte artıyor. ...